Peygamber (S.A.V.) Efendimizin Kavmi İle Olan Durumu
Rahman ve Rahim olan Allah’ın adıyla.
1- Yâ, Sîn.
2-4- Ey Muhammedi Kur’an-ı Hakîm’e and olsun ki,sen doğru üzere gönderilmiş peygamberlerdensin.
5-6- Bu; babalan uyarümadığmdan, gafil kalmış bir mîlleti uyarman için güçlü ve merhametli olan Allah’ın indirdiği Kur’andır.
7- And olsun ki, hüküm çoğunun aleyhine gerçekleşmiştir, bunun için artık inanmazlar.
8- Boyunlarına, çenelerine kadar varan demir halkalar geçirmişizdir, bunun için başlan yukarı kalkıktır,
9- Önlerine ve arkalarına sed çekmişizdİr. Gözlerini perdelediğimizden artık göremezler.
10- Ey Muhammedi Onları uyarsan da uyarmasan da birdir, İnanmazlar.
11- Sen ancak, Kur’an’a uyan ve görmediği halde Rahman’dan korkan kimseyi uyarabilirsin. Artık o kimseyi, bağışlanma ve cömertçe verilecek bir ecirle müjdele.
12- Şüphesiz Ölüleri dirilten, işlediklerini ve eserlerini yazan Biziz; her-şeyi, apaçık bir kİtabda saymışızdır.
Bazı Kelimeler:
Bazı kimseler bu kelimeyi yâ harfim uzatarak, sinin sonundaki nûnuda müteakiben iştirak eden vav harfine İdgam ederek okurlar, öbür bir takım kimseler de sîn’deki nûn harfini sakin olarak izhar edilmiş biçimde okurlar.
Bir diğer grupta nun harfinin harekesini zamme veya kesre veya fethah olarak meydana koyarlar.
Söz sabit oldu, artık değiştirilmez. Zakn kelimesinin çoğulu olup, çeneler anlamına geliri Başi kalkık ve gözü yumuk durumdaki kimseler Geride bıraktıkları eserleri.
Surenin başındaki bu heca harflerinin zikredilmesinde kesinlikle hikmet vardır. Bu harfler, her ne civarı biz anlamasak bile kesinlikle bir mana ifade etmektedirler. Bunların anlamı Allah ile Resulü aralarında bir sır olarak kalmakta devam edecektir. Bu harfler, zamanımızdaki şifrelere benzemektedirler. Bunlarla hangi mananın kast edildiğini tabiki en güzel bilen Allah’tır. Bir Takım kimseler bu harflerin Allah’ın yada Peygamberin adlarından biri olduğunu söylemişlerdir. Surenin en başında kasemden öncesinde zikredilmesi onu yüceltmek içindir.
Açıklama:
Kutlu ve yüce olan Allah, kamil bir mucize olan Kur’an’a yemin ederek buyurmuş ki: Ey Muhammedi Sen doğru yol üzerinde bulunan Peygamberlerdensin. Bu yol islam yoludur. Bu, senden önce gelip geçmiş Peygamberlerin yoludur. ,
Burada Kur’an-ı Kerim maksatsız olarak zikredilmiş değildir. Bilakis — Allah bilir ya— Kur’an-ı Kerim’in burada zikderiliş sebebi dikkâtlerimizi ona çevirmek içindir. Zira Kur’an-ı Kerim bakî bir mucizedir. Hz. Muhammed’in davasında sadık olduğuna ve Allah katından gönderilmiş bir elçi olduğuna delâlet eden baş delildir. Bu Kur’an, mülkünde aziz ve güçlü olan, yaratıklarına merhametli olan Rab tarafından indirilmedir.
Bu ifadelerle Kur’an-ı Kerim’in mertebesinin yüksekliğine ve Rahman olan Allah’ın en kıymetli nimetlerinden biri olduğuna şehadet edilmektedir. Ey Muhammed, yakın babaları uyarılmamış olan bir kavmi uyarman için bu Kur’an sana indirildi. Bunların yakın babaları uyarılmadılar ama uzak babaları, ata ve dedeleri, İsmail Peygamber tarafından uyarıldılar. Bunlar hak ve nûr yolundan gafildirler. Bunların üzerine ilahî azap sözü hak oldu. Ve-azaba çarptırılacaklarına ilişkin ilahi tehdit sabit oldu. Zira güçlü ve hikmet sahibi olan Allah’ın katında söylenen sözler değiştirilmez.
Bu ifadelerde geçen sözden kasıt, Allah’ın ezeli karar ve yargısıdır. Azap sözü onların çoğunun üzerine hak oldu. Zira onlar iman etmiyorlar. Hayır ve zorlama yöntemiyle değilde istekleriyle, bizzat özgür iradeleriyle Allah’ı ve Peygamberi inkar ediyorlar. Küfür ve inatta ısrar ediyorlar.
Bu ifadelerle Peygamber (S.A.V.) efendimiz Allah’tarafından müsterih kılınmakta ve gönlüne itmi’nan bırakılmaktadır. “Biz, onların boyunlarına halkalar geçirdik. O halkalar, çenelere kadar dayanmıştır; onun için kafaları yukarı kalkıktık’ Bu ayeti kerime onlann iman etmeyeceklerine, ayetlerle uyarının onlara fayda vermeyeceğine dair ezelde verilen ilahi hükmü takrir etmektedir. İman etmedikleri ve hakkı kabul etmedikleri için Kur’an-ı Kerim onları boyunlarına zincir vurulan ve elde etmek istediği şeyi —zincir gibi arada bir maddi engel bulunduğundan ötürü— ele geçiremeyen, boynuna vurulan tasmadan dolayı başı yukarıya doğru kalkık olan, eğilipte ayağının dibindeki şeyi göremeyen kimselere benzetmektedir. Bazı kimseler bu ayet-i kerimede istiare bulunmadığını, baştan sona hakikat olduğunu, ancak bunun, onların kıyamet günündeki hallerini tasvir etmekte olduğunu söylemişlerdir: “Boyunlarında demir halkalar ve zincirler olduğu halde sürükleneceklerdir “. ‘ ‘Önlerinden bir set ve arkalarından bir set çektikte onları kapattık; artık görmezler” Bu ayeti kerime de, onlann bir başka durumlarını temsil etmektedir. Yani onlara manen iman yolları kapatılmıştır. Maddeten yolları kapatılmış olup da amaçlarına ulaşamayan kimselere benzetilmişlerdir. Ayet-i kerimede sözü edilen önlerindeki set, dünyada şeriatı kabul etmelerini engeller, arkalarındaki set İse ölüm sonrası dirilişe inanmalarım engeller. Bakınız Ce-nab-ı Allah ne buyuruyor: “Biz onlara bir takım (kötü) arkadaşlar saldırdık. Onlann önlerinde ve arkalarında ne varsa hepsini onlara süslü gösterdiler”. Yani onlara dünyayı süslü gösterdiler, onlar da dünyaya aldandılar. Ahireti de onlara süslü gösterdiler ama onlar ahireti yalanladılar. Biz onların önlerinde ve arkalarında bir set yaptık. Onları hakkı göremeyen kör kimselere dönüştürdük. Onlar artık hakkı göremezler. Uyarsan da uyarmasan da onlar iman etmezler. Kalbi Allah tarafından damgalanan, gözüne perde çekilen kimseler işte bu halde olurlar. Artık Allah’tan sonra bunları kim doğru yola iletebilir? Bunlar kendi nefislerini sahih nazardan, hevesten soyutlanmış görüşten, taklid sapıklığından uzak bir düşünceden batıla çevirdikleri için irnan etmezler. Ey Muhammed ancak zikre yani Kur’an’a uyan, gayb halinde Rah-man’dan korkan kimselere senin uyarman fayda verir.
Şu takdirde bu ayet-i kerime, Kur’an’dan ancak belli bir sınıfın yararlanacağını ifade etmektedir. Genel uyarmaya ve korkutmaya gelince, insanlar kendisine tabi olsalar da, olmasalarda Peygamber efendimiz bunu yapmakla mükelleftir. Şu takdirde ayet-i kerimenin ifadesi ile peygamberliğin ve cinlerle insanları uyarmanın umumiliği aralarında bir ikilem yoktur. Hakikaten de Kur’an zikri kalbine giren, gayb şeklinde Allah’tan korkan kimseden başkaları Peygamber efendimizin uyarmasından yararlanamazlar. Şu kilitli kalplere ve madde İle maddî hallerden başka bir şeye ibadet etmeyen ölü nefislere gelince, bunların peygamberin uyarmasından yararlanmaları olası değildir. Ey Muhammedi Sana tabi olan ve senin getirdiğin ilahî rahmetten faydalanan kimselere, genişliği göklerle yer kadar olan Cenneti, bol sevabı ve mükâfatı müjdele.
Adamın biri çıkıpta bu müjde ve uyarmanın ne zaman tahakkuk edeceğini soracak olursa ona verilecek cevap şudur: Şüphesiz senin Rabbin, herkese amelinin karşılığını vermek, vadettiği müjde ile, yaptığı tehditleri gerçekleştirmek için Ölümlerinden sonra insanları yeniden dirütecektir. Allah, insanların Önce ve sonra yaptıkları bütün amelleri de yazıp kayda geçirmektedir. İnsanların bıraktıkları” eserleri de amel defterine kaydetmektedir.. Eserden kasıt, insanın kendisinden sonra bıraktığı ve admm anılmasına vesile olan hayırlı şeylerle şerli şeylerdir ki, bunların her ikisinin karşılığını Cenab-ı Allah insana ahirette verecektir. Güzel eserler; kendisinden yararlanılan bir ilim veya gönüllerine sağlıklı bir şekilde İslamın manası yerleştirilen çocuklar, veya mescid, okul, hastahane gibi faydalı binaları tesis etmek veya kalıcı bir hayır işi yapmaktır.
Kötü eserlere gelince; şunlar insanları içerik ya da laf İle kötülüğe çağrı eder, insanları ahlakî çözüiytüye çağırır. Nitekim tek takım Mısırlı yazarlar, kırmızı Neon lambaları altında yaşadıkları gece yaşamlarını laubalilikle okuyucularına anlatmaktadırlar. Oysa onlar, kendilerine aldanan genç nesli baştan çıkarmakta, gençler de onları taklit etmektedirler. Umumî ya da hususî vesilelerle kötülüğü yaymaya, insanı haktan uzaklaştıran eğlence tesisleriyle meyhaneleri ortaya getirmeye çalışmaktadırlar..
İşte faydalı eserler, işte zarar veren eserler… “İşledikleri herşey kitaplarda mevcuttur. Küçük, büyük, tümü satır satır yazılmıştır!’ Bunların yaptıkları bütün amelleri Rabbim, apaçık ve zahir olan tek kitapta yazıp kayda geçirmiştir. Bu yaptıklarının karşılığım ahirette eksiksizce verecektir.
Şehir Halkının Kıssası
13- İnsanlara, halkına elçiler gelen kasabaları anlat:
14- Onlara iki elçi göndermiştik; onu yalanladıkları için üçüncü biriyle desteklemiştik. Onlar: “Biz size gönderildik” demişlerdi.
15- Kasabalılar: “Siz de ancak bizim gibi birer insansınız. Rahman da bir şey indirmemiştir. Sadece yalan söyleyorsunuz” demişlerdi
Bir cevap yazın